9 Şubat 2012 Perşembe

Görev bilinci ile sınanan vicdan ve ölümcül bir 'deney'

1971 yılında Stanford Üniversitesi'nde psikolog olan Philip G. Zimbardo ve ekibi, başarısızlığına rağmen en bilinen sosyal psikoloji deneylerinden birine girişti. Stanford Deneyi ya da Zimbardo Deneyi olarak anılan bu deneyin amacı basitti: hapishanelerin ve gardiyan ya da mahkum olmanın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini ölçmek. 24 öğrenci gardiyan ve mahkum rolleriyle üniversitenin psikoloji laboratuarının alt katında hazırlanan hapishane simulasyonuna yerleştirirler. Araştırmacılar mahkum rolünü oynayanların gardiyan rolünü oynayan öğrencilerin duygularını farketmemesi için gözlükler dağıtılmasına kadar her ayrıntıyı dikkat ettiklerini düşünmektedirler ancak 'deney' hiç ummadıkları şekilde kontrolden çıkar. Mahkumlar mahkum, gardiyanlar ise gardiyan rollerini hızla benimser. Birçok mahkum psikolojik travma yaşarken, gardiyanların üçte biri daha sonra "gerçek" sadistik eğilim sergilemekten yargılanır. Kendisi dahil herkesin rollerine fazla kaptırdığına kanaat getiren Profesör Zimbardo, deneyi 6. gününde sonlandırır.


Deneyin “başarısızlığı” ise yine de göreceli. Her ne kadar hedeflenen amaçlarına ulaşmasa da bunun toplumsal bir kurum olarak hapishanenin başarısızlığına bağlı olduğu, hapishane kurumunu tartışmaya açtığı söylenebilir. Zimbardo deneye giriştiğinde, kuşkusuz meslektaşı ve arkadaşı Stanley Milgram'ın 10 sene önce Yale Üniversite'sinde gerçekleştirdiği psikoloji tarihinin en rahatsız edici deneyinden, Milgram Deneyi'nden esinlenmişti. Milgram uyum ve onun bir türü olarak itaat konusu, insanın otoriteyle ilişkisi üzerine çalışıyordu. Deneye Nazi savaş suçlusu "Ben sadece görevimi yapıyordum" diyen Adolf Eichmann'ın yargılanmaya başlamasından üç ay sonra başladı. Temel sorusu şuydu: “Eichmann gibi Yahudi Soykırımında yer alan yüzbinlerce kişi sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi?” Deneklerin karşısındakine bir gözetmenin emirleri doğrultusunda elektrik verdiği deneyin sonuçlarını 1974 yılında kendisi şöyle aktarır:

“Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim, ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir erk makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.


Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yoketme işleminin bir parçası olabilmekteler. Yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.”

Edebiyat ise bu çarpıcı malzemeye, belki de konunun sarsıcılığından ötürü, ancak 90'larda, Mario Giardano'nun “Deney – Kara Kutu” isimli romanıyla el attı. Giardano, Zimbardo Deneyi'nden esinlenerek yazdığı romanında deneyi kendi kurgusuyla tekrarlıyor ancak deneyi kendi kurgusuyla tekrarlıyor ancak bu kez denekler psikoloji öğrencileri değil gazeteye verilen ilan sonucunda sadece para kazanmak için başvurmuş sıradan insanlar. İnsanın otorite ve güç ile ilişkisini, iktidarın büyüsünü ve içinde bulunulan koşulların insanları nasıl baştan yaratabildiğini deneyler kadar çarpıcı bir bir anlatımla sorgularken, okuru da kendisini, insana ve insanlığa dair varsayımlarını sorgulamaya yöneltiyor. Roman yazıldıktan kısa bir süre sonra sinemanın da dikkatini çekti ve 2001 yılında yine Giardano'nun kaleminden sinemaya uyarlandı. Her ne kadar Türkçe okurları romanla hak ettiğinden geç tanışıyorlarsa da, kült haline gelen film ülkemizde de epey ses getirmişti. Giardano romanıyla aldığı ödüllerin yanı sıra, bu filmin senaryosu ile de ödül kazandı. 2010 yılında bu kez Hollywood tarafından yeniden sinemaya uyarlandı.


Sel Yayıncılık tarafından 2012 Ocak'ında yayımlanan roman, bizi çağdaş edebiyatın genç ve yetenekli bir kalemiyle de tanıştırırken, yalnızca edebiyat okurlarının değil beşeri bilimler, siyaset ya da felsefe; insanla ilgili herhangi bir alana ilgi duyan tüm okurların da ilgisini hakediyor.
http://selyayincilik.com/kitaptanitim.asp?kod=789

1 yorum:

  1. Paylaşmış olduğunuz sunumlardan çok memmunuz.İcra Avukatı olarak bu paylaşımlarınızın devamını dileriz.

    YanıtlaSil