29 Temmuz 2011 Cuma

Otkas!

Pelin Temur Edebiyat Haber'e Goethe ve Çağı'nı yazdı.

Otkas! Meyerhold'un kullandığı bir terimdir bu. Bir hareket yasası. Ileri doğru bir hareket yapmak için önce onun tam tersi yönde, geriye doğru, bir hareket yapmanız gerekir. Mesela vurmak için elinizi önce ters yönde hareket ettirmek zorundasınızdır. Her ileri doğru hareket için önce geriye doğru hareket etmeniz gerekir. Basit ve müthiş!

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Çelik gerçekten böyle mi sertleşti?

Toplumun duygu ve düşüncelerinin bir takım kurumlar aracılığıyla şekillendirilmesi Muzır Kurul'un son dönemde yaptığı atakla tekrar gündeme geldi. Yeniymiş gibi lanse edilmeye çalışılan ve son dönem paranoyalarıyla birlikte (ve belki de yalnızca bu yüzden) "hassasiyet gösterilen" bu kararlar ve uygulamalar karşısında bireysel özgürlük tartışmalarının yapıldığı bugünlerde toplumsal özgürlüğün esas savunucuları (ya da olması gerekenleri) cephesinden konu hakkında hiç ses gelmemesini neye bağlayabiliriz? Gündemlerinin yoğunluğuna mı? "Ahlak" tartışmasında yıkmaya çalıştığı devlet ile hemen hemen aynı yerde duruşuna mı? Yoksa ideolojik mühendislik söz konusuysa her yol mübahtır noktasındaki sabıkalarına mı? İşçi, yoldaş ya da çocuk hepsi aynı koruma güdüsüyle yaklaşılan, biçimlendirilmesi ve zinhar kendi haline bırakılmaması gereken "hamur"lar değil mi? Nerede kaldı "tek tek her bireyin özgür gelişmesinin tüm herkesin özgür gelişmesinin koşulu olduğu bir topluluk" düşü? Hadi itiraf edelim hepimizin gönlünde aslan gibi bir Jdanov yatmıyor mu?

Edebiyatta "toplumsal gerçekçilik" olarak ifade edilen yaklaşım konuyla az çok ilgili bütün insanların hayatlarının bir döneminde varoldu. Özellikle 80 öncesi dönemde yeterince bozuma uğratılmadığı düşünülen yerler, hareketin, koşulların, halkın ve güçlerin durumu dayanak gösterilerek, yayıncılık-çeviri-çevirmen koşullarındaki sınırlılıkla da birleşip bize özgü ideolojik makaslarla bir kez daha elden geçti. Farklı yayınevlerinden çıkan aynı kitaplarda farklı fraksiyonların izdüşümlerini bulmak da mümkün. Ancak biz şimdi hikayenin başına yani anavatınına dönerek bu türün en keyifli ve ajitatif örneklerinden "Ve Çeliğe Su Verildi"nin tesadüfen ortaya çıkmış "gerçekliğine" dönelim. Yazıyı Mustafa Yılmaz'ın http://sarapdumanlari.wordpress.com adresindeki sitesinden kendisinin izniyle paylaşıyoruz yani ortada bir "çalmaca" yok, gerçi yazının sonundaki nottan da anlaşılacağı üzere bu camiada pek cezası olan bir günah değil çalmak ya da daha kibar ifade edersek intihal hatta esinlenme....

8 Temmuz 2011 Cuma

Devrimci Hayaller


Richard Stites, “Devrimci Hayaller”de Rus İmparatorluğu’nun son yıllarından Bolşevik Devrimi'ne evrilen toplumsal düş ve girişimleri yalnızca Marksizm ve onun Lenin tarafından yorumlanması ya da parti politikalarıyla ilişkilendiren genel kanıya itiraz ediyor. Marksizm'i devrimden ayırmıyor ancak devrim sürecindeki ütopyacılığın ve sosyal deneyin ruhsal ve toplumsal kökenlerinin Rus tarihindeki -halkın, entelijensiyanın ve devletin- ütopyacı geleneklerinin çarpışma ve birleşmelerinde olduğunu gösteriyor.


Kutlamalardan sembollere, bilim-kurgudan şehir planlamasına, gündelik yaşamdan edebiyat ve sanata alışılmadık alanlardan örnekleriyle, devrimcilerin hayallerini ve hayatlarını oluşturan olguların ayrıntılı bir dökümünü yaparak politik ve kültürel tarih arasındaki ayrımı ortadan kaldırmayı başaran “Devrimci Hayaller”de çok tanıdık bir şeyler göreceksiniz.


Yazarın ütopyacılık, sosyal hayal ve sosyal tasarım için söylediklerinin esinleyiciliğinin yanı sıra bazı bölümlerde döneme ilişkin çizdiği tablo -özellikle devlet, halk ve entelijansiyanın toplumsal durumlarının ve ütopyalarının resmi- kendi ülkemizin politik ve toplumsal tarihiyle okurun gözüne kolayca çarpacak benzerlikler içeriyor.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Hani her ulusun ahlakı farklıydı sayın savcı?

McCarthy dönemi Amerikası. Allen Ginsberg'in Howl'ı (Uluma) Yumuşak Makine'nin yargılandığı gerekçelerin aynısı ile yargılanıyor. 2010 yapımı şiirle aynı ismi taşıyan "Howl" filminin sahnesinde avukat, "bilirkişi"ye eserin edebi olup olmadığını soruyor.

Duruşmadaki diyalog şöyle gelişiyor:

5 Temmuz 2011 Salı

Edebiyat edepten, Burroughs edepsizlikten gelir

Yarın, yani 6 Temmuz Çarşamba günü başlıyor yazarının ahlakının, yayıncısının ve hatta çevirmeninin yargılanacağı “Yumuşak Makine” davası. Hani şu Muzır Kurulun edebi eser olarak görmediği, anlatım bütünlüğü bile olmayan “mezkûr kitap”…


Hatırlarsanız “Cut-up Üçlemesi”nin ilk kitabı Yumuşak Makine tarafımızdan Ocak ayında yayımlandıktan sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmıştı (şikayet üzerine değil, dikkat!) ve pek tabi ki Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu da bilirkişi raporunu hazırladı.  İşte tüm bu çalışmanın sonucu olarak yarın 09:30’da Sultanahmet Adliyesi 2. Asliye Ceza Duruşma Salonu’nda yargılanacak Burroughs ve Beat Kuşağı. Kitabın çevirmeni Süha Sertabiboğlu ve yayıncısı İrfan Sancı hakkında 3 yıla kadar hapis ve para cezası isteniyor.